Maraş adının nereden geldiği ve anlamının ne olduğuna dair birkaç görüş ileri sürülmektedir. Ünlü tarihçi Herodot, Maraş şehrini Hitit komutanlarından Maraj adlı birisinin kurmasından dolayı şehre Maraj adı verildiğini belirtmektedir. Hitit İmparatorluğu ( M.Ö. 2000 - 1200 ) zamanında bu devletin önemli merkezlerinden biri olan şehrin adı, Hititlerden kalan yazıtlarda Maraj ve Markasi şeklinde geçmektedir. Maraş'ın adının Hititlerden geldiğini doğrulayan Asur kaynaklarında bu şehrin adı Markaji şeklinde geçer. Asur krallarından Sargon'un zamanından kalan Boğazköy yazıtlarında Maraş'ın adı geçmektedir.Hitit Devleti'nin merkezlerinden biri olan Maraş'ın adı bu dönemde Gurgum şeklinde belirtilmektedir.
M.S. I. yüzyılda Roma İmparatorluğu bölgeyi ele geçirince Maraş'ın adı Germanicia olmuştur. Roma ve Bizans İmparatorluğu döneminde bu adla anılan şehir Müslümanlar tarafından fethedilince ilk şekli ile kullanılmaya başlanmıştır. Arap alfabesinde "j" harfi olmadığından Mer'aş şekline dönüşmüştür. Bunların yanında Maraş adının Arapça "zelzele - titreme" anlamına gelen "Re'aşa" fiilinden türeyerek "Mer'aş" olduğunu da iddia edenler bulunmaktadır. Osmanlılar döneminde şehrin adı bölgede Dulkadiroğulları Beyliği'nin kurulmasından dolayı Zülkadir şeklinde de ifade edilmektedir.
MARAŞ IN YERİ
Maraş'ın bugünkü yerine taşınmadan önce iki kez yer değiştirdiği rivayet edilmektedir. Bunlardan birine göre ilk Maraş'ın bugünkü şehrin 20 km. güneyinde Erkenez Çayı kenarında Elmalar Köyü'ne yakın Himli Höyük civarında kurulduğu zannedilmektedir. Asuriler tarafından M.Ö.2500 yıllarında Maraş'ın burada kurulduğu iddia edilse de bunun böyle olmadığı, buradaki kalıntıları büyük bir şehir merkezinin harabelerinin olamayacağı ve muhtemel bir Asur ticarî koloni kasabasının Himli Höyük civarında olduğu tahmin edilmektedir. Maraş'ın ikinci yerinin bugünkü Karamaraş denilen ve Namık Kemal Mahallesi'nin bulunduğu yer olduğu söylenilmektedir. Maraş'ın, buraya Hamdanoğulları Hükümdarı Seyfüddevle tarafından (M.S. 944-967) taşındığı belirtilir. Şehrin şimdiki kale ve çevresine ise Dulkadiroğlu Alaüddevle tarafından taşındığı tahmin edilmektedir. Yukarda bahsedilen görüşlerin doğruluğu tartışılmaktadır. Maraş'ın bugünkü olduğu yerde ve bilhassa da Mağaralı Mahallesi'nin bulunduğu mevkide kurulduğunu öne süren araştırmacılar da bulunmaktadır.
Mağaralı Mahallesi civarında bulunan arkeolojik bulgular da buranın çok eski dönemlerden beri yerleşim merkezi olduğunu ispatlamıştır. Ayrıca, kalenin de tarihi Hititlere kadar dayanmaktadır. Maraş'ı ilk fetheden Müslüman Arapların, fetihlerini belirten kaynaklar, Maraş'ın ortasında büyük bir kale olduğunu ve etrafının hendeklerle çevrilmiş bulunduğunu (hendeklerden kastedilen kalenin iki tarafındaki dere) açıklamaktadır. Ayrıca Maraş'ı kuran Hititlerin, Anadolu'ya Asurlar'dan önce sahip oldukları görülmektedir. Hitit tarihinin Anadolu'daki başlangıcı belli değildir. Ancak M.Ö.2000'li yıllarda yazılı belgeler sayesinde Hitit tarihi bilinmektedir.
Maraş'ın yerinin, birkaç defa yer değiştirdiği görüşlerinin ortaya çıkmasının sebebi bilhassa Arap kaynaklarında buraların tarihi anlatılırken, Maraş'ı fetheden Müslüman komutanların şehri ele geçirdiklerinde "şehri yeniden bina etti" ifadesinin kullanılmasıdır. Bu ifade şehri tamir etti, onardı, yeniden inşa etti anlamlarına gelmektedir.
TARİH ÖNCESİ DEVİRLERDE MARAŞ
Hititler (ETİ) Dönemi (M.Ö. 1650-660):
Kahramanmaraş ve çevresinde ilk yerleşen ve hüküm süren birlikler Hititler'dir. Çevrede bulunan çanak ve çömlekler, Hititler'in burada hüküm ve egemenliklerini sürdürdüklerini ortaya koymaktadır. Hitit kalıntılarının en belirgin özelliğine Elbistan Karahöyük'te rastlanmaktadır. Orta Anadolu ve Batı Anadolu'da Hitit İmparatorluğu'nun çöküşü zamanında (M.Ö. VIII. yy.) Hitit Kargamış Krallığı burada hüküm sürdü. Geç Hitit Prenslikleri zamanında Kahramanmaraş ve çevresinde Hititler'in "Gurgum Kent Devleti" egemenliğini sürdürdü. Asur yazılarının yanında, diğer çeşitli kaynaklardan da öğrenildiğine göre, bu dönemlerde şehrin adı "Markasi" idi. Gurgum Kent Devleti'nin başında, Kral Muttalli bulunuyordu. M.Ö. 721'de Gurgum Devleti Asurlulara bağlandı. Hititler bir arada Kimmerler'in, sonra da İskitler'in akınlarına maruz kaldılar. Fakat kısa bir süre sonra tekrar bağımsızlıklarını ilan ettiler. (M.Ö.660)
Medler Dönemi (M.Ö. 612-550):
Sürekli güneyden kuzeye, kuzeyden de güneye doğru göç eden Kimmerler'in yerleşik bir devlet kuramaması üzerine, bir ara Kahramanmaraş ve çevresi Asurlular'ın egemenliği altında kaldı. Bu sırada, merkezi İran'da olan Med'ler, Keyaksares komutanlığında bir orduyla Anadolu'ya geldiler. Güneydeki zengin komşusu Babil Krallığından da yardım alarak Asurlulara karşı büyük bir saldırı düzenlediler. Asurlular çaresiz kalınca, bütün Asur mallarına el koyup yağmaladılar (M.Ö. 612). Asurluların başşehri sayılan Ninova'nın Medler'e geçmesinden dolayı, Asurlular'ın hükümranlığında bulunan Kahramanmaraş ve çevresinde Medler'in egemenliği altına girdi. (M.Ö. 612). Medler, sürekli yağmacı ve yayılmacı bir politika izlediklerinden, ekonomik yönden güçlenemediler. Kahramanmaraş'ta yaşayanlar, Medler zamanında fakirleşmeye başladılar. Bu arada Pers ve Pers soyundan olanlar, Medler'in tutumlarını beğenmiyorlardı. Nihayet Güney Iran'da toparlanan Persler'in Ahameniş soyundan olanları, II. Kiros komutasındaki ordularıyla Medler'in üzerine yürüdüler. M.Ö. 550'de Medler'i yenerek bozguna uğrattılar. Orta Anadolu'ya kadar hertaraf Persler'in egemenliğine girdi. Dolayısı ile Kahramanmaraş ve çevreside Persler'in egemenliği altına girmiş oldu.
Persler Dönemi (M.Ö. 550 - 333):
Persler doğunun ve Iran tarafında hüküm süren en zengin imparatorluklardan biriydi. 0 dönemlerde, doğu ile batı arasındaki önemli ticaret yolları ellerinde bulunuyordu. Güçlü ve ekonomik yönden kalkınmışlığın gereği, batıdaki alınan şehirleri de güçlendirme ve imar etme çabası içine girdiler. Kahramanmaraş ve çevresinin toprağı, zengin ve verimli olduğundan, burada genelde toprağa dayalı çalışmayı ön planda tuttular. Kahramanmaraş, Persler zamanında ekonomik yönden gelişip güçlendi. Persler zamanında şehrin ismi "Markasi" diye söyleniyordu. Bu dönemlerde Kahramanmaraş'ın güney kesimlerinde tarım yapılırken, Elbistan, Afşin ve Binboğa sırtlarında iklim yapısı gereği hayvancılığa daha çok önem veriliyordu. Persler ateşe taptıkları halde, bu yörede yaşayan halkın dini inançlarına pek karışmadılar. Yerli halk çiftliklerde köle olarak çalıştırıldılar. Başlarında ise sürekli asker bulunduruldu. Persler, M.Ö. 333'de Büyük İskender'e yenilince, Anadolu’da olduğu gibi, Kahramanmaraş'ta Büyük Iskender komutasındaki Makedonyalılar'ın egemenliğine geçti.
Makedonyalılar Dönemi (M.Ö. 333-323):
Kahramanmaraş'ta Persler hüküm sürerken, Büyük İskender komutasındaki Makedonyalılar, İssos'ta Pers ordularını yenerek bozguna uğrattılar (M.Ö. 333). Bu tarihten sonra Makedonyalıların güçlü imparatorluğu Anadolu'nun her tarafındaki hüküm süren Persler'in egemenliğine tamamen son verdiler. Bu defa da, Anadolu tamamen Makedonyalılar'ın egemenliği altına girdi. Anadolu ile birlikte Kahramanmaraş ve çevreside Makedonya İmparatorluğu yönetiminin emrine girmiş oldu. Makedonyalılar zamanında şehrin ismi "Markasi" olarak söylendi. Büyük İskender, Hatay'ın İssos (Ayas) Ovas'ında son Pers hükümdarı III. Darius'u mağlup ettikten sonra Kahramanmaraş, Tekir, Göksun, Afşin ve Elbistan üzerinden İran'a yürümüştür. Bu dönemlerde Afşin ve Göksun köylerinde Hellenizm medeniyetinin izleri görülmektedir.Halen bu döneme ait eserler Kahramanmaraş Lisesinin yanındaki Kahramanmaraş Müzesi'nde sergilenmektedir. Aradan sekiz yıl geçtikten sonra, Makedonya İmparatoru Büyük İskender'in aniden ölmesi ile birlikte, yönetim boşluğundan, Makedonyalılar da kendiliğinden dağıldılar. (M.Ö. 323)
Kapadokya Krallığı Dönemi (M.Ö. 323 - M.S.17):
Makedonya Kralı Büyük İskender'in ölümü ve Makedonyalılar'ın kendiliğinden dağılması ile birlikte Kahramanmaraş'da Kapadokya Krallığı'nın egemenliğine geçti. (M.Ö. 323)Kahramanmaraş, M.Ö. 221'de Galat topluluklarının egemenliğine geçti. Galatlar, Anadolu'daki en savaşçı bir millet olarak tanınmaya başlandı. Bu sıralarda Kapadokya Krallığıda sık sık Galatlar'ın baskınlarına uğruyordu. Sonra Pontoslar ile Kapadokyalılar birleşince büyük bir güç ve topluluk oldular. Bu defa Kahramanmaraş tekrar alınarak Kapadokya Krallığı'nın egemenliği altına bağlandı. M.S. 17'de, Romalılar, bu bölgeyi alarak kendilerine bağladılar. Kapadokya Krallığı'nın tamamen Romalılar'a geçmesi üzerine Kahramanmaraş'ta bu defa Romalılar'ın egemenliği altına girdi.
Romalılar Dönemi (M.S. 17-395):
Makedonyalılar ve Kapadokya Krallığı zamanında, Kahramanmaraş ve çevresinde Hellenizm kültürü giderek tamamen yok olmuştur. Bunun yerini Semitik kültürü aldı. Romalılar zamanında, Kahramanmaraş ekonomik yönden canlılığını gitgide yitirmeye başladı. Romalılar, Suriye'yi hem güney hemde kuzey bölge olmak üzere ikiye ayırdılar. Kuzey bölgesinin adına "Kommagene Bölgesi" adını verdiler. Kuzey Suriye Vilayetine bağlı olan en önemli yerleşim bölgesinin başında Kahramanmaraş ve Adıyaman geliyordu. Kahramanmaraş, Romalılar döneminde önemli bir merkez haline getirildi. Bu dönemde şehrin adı "Germanike" diye söylendi. Romalılar zamanında başka şehirlerde birçok ayaklanmalar oldu. Fakat, Kahramanmaraş sakin bir yaşantı içerisindeydi.
Kahramanmaraş bölgesine yapılan Sasani istila girişimleri sonuçsuz kaldı.
Roma Imparatorlarından Valens döneminde (M.S. 364378) Kahramanmaraş olağanüstü korunmaya alındı.
M.S. 395 yılında Roma'nın doğu ve batısı olmak üzere ikiye ayrılmasıyla birlikte, Kahramanmaraş Bölgesi de Doğu Roma, yani Bizans'ın payına düştü.
Bizanslılar Dönemi (M.S. 395-605):
Romalılar'ın doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra, Kahramanmaraş’ta tamamen Bizanslılar'da kaldı. Bizanslılar zamanında şehrin adı "Marasion" olarak geçmektedir. Kahramanmaraş, bu dönemde Müslüman Araplar'la Bizanslılar'ın sınırında önemli bir askeri üs olma özelliğini kazandı. Tam sınırda olmasından dolayı, bazen Bizanslılar'a, bazen da Araplar'ın hakimiyetine geçti. Her defasında da çok tahribat görmesine rağmen yeniden onarılmıştır. Bizans İmparatoru I. Justianus zamanında (527-565) doğudan gelen Sasaniler ile uzun süre çatışmalar oldu. Kahramanmaraş'ta bu çatışmalardan oldukça çok zarar gördü. Bizanslılar'ın ekonomik yönden güçsüzlüğünü fırsat bilen Sasaniler, 605'de İç Anadolu'ya kadar gelerek, Kayseri'yi daha sonra da Kahramanmaraş'ı işgal ettiler. Sasaniler 7 yıllık aradan sonra 611'de Kahramanmaraş'tan geri çekilmek zorunda kaldılar.
İslam Medeniyetleri Dönemi:
Dört Halife döneminde zamanın Suriye Valisi Muaviye, zaman zaman Anadolu'nun içlerine doğru akınlar yapmaya başladı. M.S. 632'de Halid Bin Velid komutasındaki Müslüman Orduları Kahramanmaraş üzerine yürüdüler. 0 zamanda Kahramanmaraş Kalesi'nin içi Bizanslı askerlerle dolu idi. Bizanslı kale koruyucuları karşılarında Büyük İslâm ordularını görünce, kendilerine zarar verilmemek şartıyla teslim olup kaleyi Müslüman Ordulara teslim etmeyi kabul ettiler. Halid Bin Velid emriyle Kahramanmaraş kalesi yıktırılarak, kendi üsluplarına göre yeniden onarttırıldı.
Emevi Halifesi olan 1. Muaviye (661-680) zamanında, Kahramanmaraş şehri ve kalesi büyük bir onarım gördü. Bayındır hale getirilen şehir, merkezi duruma getirildikten sonra, bir askeri üs olarak kullanıldı. Bizanslılar, en çok 1. Yezid'den çekiniyorlardı. Ne var ki 1. Yezit 683 yılında ölünce, Bizanslılar Kahramanmaraş üzerine yürüdüler. Bizanslılar'ın acımasız ve yoğun saldırıları, Kahramanmaraş halkını tedirgin etti. Araplar'la Bizanslılar arasında Abdülmelik döneminde antlaşma sağlandı. Mervan zamanında da antlaşma geri bozuldu. Antlaşmanın bozulmasıyla birlikte, Kahramanmaraş'ta yer yer çatışmalara sahne oldu.
II. Mervan zamanında (744-750), Bizans İmparatoru 5. Konstantinos, ordusu ile Kahramanmaraş'ı kuşattı. Bu kuşatma sonuçsuz kaldı. 746 yılında, şehir tekrar Bizanslıların eline geçti. Bizanslılar Kahramanmaraş'ı ele geçirince yakıp yıktılar ve yağmaladılar. Aradan bir yıl geçtikten sonra, 747'de II. Mervan komutasındaki Müslüman Ordular yeniden Kahramanmaraş'ı Bizanslıların elinden aldılar. II. Mervan zamanında şehir yeniden onarılarak bayındır hale getirildi.
Bizanslılar, bu duruma çok kızdılar. Nitekim 754'de şehri tekrar ele geçirerek yakıp yıktılar. Daha sonra Abbasi Halifesi el Mansur Kahramanmaraş'a asker göndererek şehri tekrar Bizanslıların elinden alarak yeniden imar ettirdi.
777'de Kahramanmaraş halkı, Bizans topraklarına saldırarak yağmaladılar. Kahramanmaraş halkı ile bahşedemeyeceğini anlayan Bizanslılar, bu defa büyük bir ordu ile (110.000 kişilik) Kahramanmaraş'ı kuşattılar (779) Bizanslılar şehri yakıp yıktıktan sonra geri çekildiler. 865 yılına kadar Kahramanmaraş, Müslüman Arablarla Bizanslılar arasında sürekli el değiştirdi. Bu durum karşısında şehir adeta bir harabeye döndü. 886'da kesin olarak Müslüman Arablar'ın egemenliğine geçti. Aynı yılın sonunda Bizanslılar kuzeyden şimdiki Göksun Tekir ve Kılavuzlu Köyü üzerinden gelerek şehri tekrar kuşattılarsa da Müslüman Arablar'ın çetin direnişi karşısında tutunamadan geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu sırada kenar mahallelere zarar verdiler. Aradan geçen 15 yıl sonra Bizanslılar'ın ünlü komutanı Andronikos, Müslüman Arabları yenerek Kahramanmaraş'ı tekrar ele geçirdi. Kahramanmaraş 916 yılında da Ermeniler'in yağmalamasına sahne oldu.
952 yılında Bizanslılarla Hamdaniler arasında savaş çıktı. Savaş sonucu, şehir bu defa da Hamdaniler'in eline geçtiyse de; 962 yılında tekrar Bizanslıların hakimiyetine girdi.
Anadolu Selçuklu İmparatorluğu Dönemi:
Anadolu Selçukluları, Anadolu'ya akınlar yapmaya başladılar. Bizanslılar için en büyük engel de, Anadolu Selçuklu Türkleri idi. Nitekim 26 Ağustos 1071'de Malazgirt'te Romanos Diogenes komutasındaki Bizans orduları, Sultan Alpaslan komutasındaki Selçuklu Türkleri’ ne yenildiler. Malazgirt Meydanındaki bu büyük savaş sonunda Romanos Diogenes esir alındı. Böylelikle Doğu Anadolu tamamen Selçuklu Türklerin hakimiyetine geçti. Bunun sonucunda da 1072'de Bizanslılar Domestin, komutasındaki orduları ile birlikte, Elbistan, Malatya ve Kahramanmaraş'ı ellerinde tutuyorlardı. Bu sırada Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1075'de İznik'i alarak Anadolu Selçuklu Türk Devleti'ni kurdu. 1079'da Kahramanmaraş'ta bu defa da bir Ermeni Prensliği kuruldu.
1085'de Selçuklu komutanı Emir Buldacı komutasındaki ordu, Elbistan, Afşin, Göksun, Hunu'(Arıtaş)yu Bizanslılar'dan alarak Anadolu Selçuklu topraklarına kattı. Bu sırada Kahramanmaraş Ermenilerin elinde idi. Çevre illere göre, bir psikoposluk merkezi durumunda idi. Ermeniler'le Bizanslılar'ın arası açıldığından, Ermeniler bağımsız olarak hareket ediyorlardı. Bu zamanda Kahramanmaraş'ta yeni kurulan Ermeni Katolikosluk'un başına Bagos adlı bir papaz tayin edildi.
1097 yılında Haçlı seferleri başladı. Haçlılar önce İznik'i alıp, daha sonra Anadolu'nun birçok şehirlerini de yağmaladılar. Haçlılar; Kayseri, Göksun, Tekir üzerinden gelerek Kahramanmaraş'ı aldılar. Şehri tamamen yağmaladıktan sonra Antakya'ya doğru yürüdüler.
1. Haçlı seferleri sırasında Türkler oldukça çok zulüm ve işkence gördüler.Anadolu Selçukluları ile Danişmentliler bir araya gelerek Haçlılara karşı koymaya başladılar. Anadolu Selçukluları ile Danişmentliler'in birlikte hareket etmelerinden her iki tarafın halkı da memnundular. Büyük güç birliği sayesinde, Haçlıların bazı komutanları tutuklandı. Haçlı komutanlarının tekrar serbest bırakılması hususunda, Danişmentlilerle Anadolu Selçukluları arasında tekrar anlaşmazlık meydana geldi. Bu arada Danişmentliler, Kahramanmaraş ve çevresini ele geçirdiler. Danişment Gazi komutasındaki Danişmentliler, Kahramanmaraş Ovası'nda Bizanslıları yenerek, komutanları Bohemont'u esir aldılar. Böylelikle Kahramanmaraş ilk defa Danişmentli Türkler'in eline geçti. (1100). Kahramanmaraş'ta Danişmentliler hüküm sürmeye başladılar. 1103'de 1. kılıç Arslan, Danişmentlileri Kahramanmaraş yakınlarında bozguna uğratarak net bir sonuçla yenip, şehri teslim aldı. Daha sonra da Elbistan'ı da Ermenilerden alarak kendi topraklarına kattı.
1107'de Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun karışıklığından yararlanan Ermeniler, Bizanslılar ve Haçlılar, güçlerini birleştirerek Türkler'e karşı saldırıya geçtiler. Bunları durdurmak için 10.000 dolayındaki Türk Ordusu Kahramanmaraş Ovası'na girdi. Bunun üzerine Bizanslılar Göksun'a geldiler. Haçlılar Elbistan ve Ceyhan Havzası'na hakim oldular. Kahramanmaraş 1136'da Danişmentlilerin eline geçti. Melik Muhammet komutasındaki Danişmentliler, Kahramanmaraş'ı olduğu gibi Pazarcık, Elbistan ve Göksun'u da ele geçirdiler. Kahramanmaraş bir yıl sonra 1137'de tekrar Bizanslılar'ın eline geçti.Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Mesut Komutanlığındaki Türkler, 1138'de Kahramanmaraş'a gelerek çok sayıda Ermeni ve Haçlılar'ı esir aldılar. Bu duruma çok hiddetlenen Haçlılar, bu defa da Elbistan ve Göksun üzerine yürüdülerse de Danişmentli Melik Muhammed bunlara izin vermedi.
1149 yılında 1. Mesut büyük bir ordu ile tekrar Haçlılar üzerine yürüyerek, Kahramanmaraş ve çevresini kesin olarak kendi topraklarına kattı. Selçuklular daha sonra Adıyaman, Gaziantep, Besni ve Pazarcığı da alarak buraları merkezi Elbistan olmak üzere oğlu Kılıç Arslan'ın yönetimine bıraktı. Kılıç Arslan döneminde Elbistan en parlak dönemini yaşadı.
1155 yılında 1. Mesut, Selçuklu tahtını oğulları ve damatları arasında paylaştırdı. Kardeşler ve damatlar arasında taht kavgaları çıktı. Selçuklular'ın bu iç karışıklıklarından faydalanan Ermeniler, Kahramanmaraş'a tekrar saldırdılar (1156). Kahramanmaraş halkının büyük bir kısmı kılıçtan geçirilerek şehir yakıp yıkıldı ve yağmalandı. II. Kılıç Arslan bu duruma çok üzüldü ve Tekrar Kahramanmaraş üzerine yürüdü.
Kahramanmaraş 1172'de de Musul Atabeği Nurettin Mahmut'un hakimiyetine girdi. Il. Kılıçaslan Elbistan, Göksun, Besni ve Pazarcık yörelerini tekrar aldı. Kendisi yaşlandığı için 1186'da emri altındaki toprakları 11 oğlu arasında paylaştırdı. Kahramanmaraş, Elbistan, Göksun ve çevresi oğlu Mugiseddin Tuğrulşah'a verildi.Kısa bir süre sonra yine taht kavgaları başladı. Bu arada iyice yaşlanan I.Kılıçaslan 1192'de öldü.
1243'de yapılan Kösedağ savaşı sonucunda Selçuklular'ın İlhanlılar'a yenilmesiyle birlikte, Anadolu'nun her yanında karışıklıklar meydana geldi. Bu karışıklıkları fırsat bilen Ermeniler Kahramanmaraş'ı tekrar işgal ettiler. Bundan sonra da İranlı Moğollara bağlı kalmak şartı ile Kilikya Ermeni Devleti'nde kaldı.1282'de Memluklar, Kahramanmaraş'ı tekrar aldılarsa da Ilhanlı Hükümdarı Abaka Han, Anadolu'ya gelerek Kahramanmaraş ve çevresini topraklarına kattı. Abaka Han, emrindeki askerlere, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde olduğu gibi Elbistan ve civarındaki binlerce insanı acımasızca öldürttü.Anadolu'nun her tarafında olduğu gibi, Kahramanmaraş ve çevresinde de İranlı İlhanlılar'ın baskısı giderek arttı. Yerli halk, giderek huzursuz oluyordu. Nitekim 1297'de Memluk askerleri ile Türkmenler'den meydana gelen büyük bir ordu kilikya'yı işgal ettikten sonra Kahramanmaraş ve çevresini de ele geçirdiler. Bu sırada Türkmen boylarından büyük bir nüfus Kahramanmaraş'a yerleştirildiler.
Kahramanmaraş'ın Memluklar'ın eline geçmesi ile birlikte Hıristiyanların ve Ermenilerin hakimiyetlerine son verildi.
1318 yılında Anadolu Selçuklu Devleti de yıkıldı.
Dulkadiroğulları Beyliği Dönemi:
Büyük Anadolu Selçuklu İmparatorluğu'nun yıkılması ve Moğol istilası sonucunda, Türkmen oymakları kendi aralarında toplanarak birlik kurmaya çalıştılar. Anadolu Selçuklu İmparatorluğu yıkılınca, Türkiye'nin çok bölgesinde beylikler kurulmaya başlandı. Halkın Moğol istilasından kaçması, yeni Beyliklerin kurulması için de zemin oluşturdu.
1340 yılına kadar Anadolu'nun birçok yeri İlhanlılar'la Memluklu'lar arasında el değiştirdi. Bu tarihte güçlenen ve toparlanan Memluklu'lar, bağımsızlıklarını ilan ederek İlhanlılar'ı tanımadılar.
Bu tarihlerde Kahramanmaraş ve çevresinde toparlanan Türkler, Memluklar'ın egemenliği altında olmak üzere bir beylik kurdular. Bu beyliğin adı da "Dulkadir Beyliği" oldu. Oğuzlar'ın Bozok kolundan olan Dulkadirliler'in ilk hükümdar beyi de Zeyneddin Karacabey oldu. Karaca Bey; çok gözü pek, dürüst ve akıllı biri idi. Karaca Bey'in ilk işi herkesi etrafında topladıktan sonra, Elbistan ve havalisini Eretna Bey'in elinden aldı. (1339). Memluk Sultanı Melik Nasır Muhammed, Zeyneddin Karaca Bey'e Türkmenler Beyliği'ni ve Elbistan Valiliği'ni verdi. Haliyle de Elbistan Merkez oldu. Dulkadirliler güçlendikten sonra Adana'nın Sis (Kozan) ilçesindeki Ermeniler'le girdikleri çatışmada başarılı oldular. Dulkadirliler'in sürekli güçlendiğini gören Memluklular, rahatsız olmaya başladılar. 1348'de bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Dulkadirliler'in Kahramanmaraş'ta güçlenmesini sindiremeyen Memluklular bir hareket düzenledilerse de başarılı olamadılar.
Memluklular, Elbistan üzerinden Dulkadirliler üzerine ikinci defa büyük bir ordu ile saldırı düzenlediler. Bu sırada, Dulkadirliler yenik düşerek, Zeyneddin Karaca Bey'de Eretneliler'e sığındı. Eretne Bey'de kendilerinin geleceklerini ön planda tuttuklarından onu Memlüklular'a teslim etti. Karaca Bey, Memlüklular tarafından Mısır'a götürülerek Kahire'de idam edildi (1353).
Bundan sonra Kahramanmaraş ve civarında Ramazanoğlu Beyliği kuruldu. Memluklular'da, Türkmenleri Ramazanoğlu Beyliği'ne bağladılar. Elbistan valiliğine de Dulkadir soyundan gelen Halil Bey atandı. Halil Bey'in etrafında toplanan Türkmenler ve Dulkadir soylu olanlar büyük birlik meydana getirdiler. Güçlenen Halil Bey, Pazarcık, Harput, Besni ve Malatya'yı da kendilerine bağladı. Memluklular HaIil Bey'in Dulkadirliler tarafını desteklemesine ve sınırlarını genişletmesini hazmedemediler.
Halil Bey komutasındaki Dulkadirliler, Memluklular'la girdiği çatışmada galip geldiler. Memluklu'lar bu duruma çok kızdılar. Dulkadir soyundan olan Harput yöneticisi Ibrahim Bey, Memluklular'la bir olup kardeşi Halil Bey'i öldürttü (1386). Bu defa Dulkadirliler'in başına Suli Bey getirildi. Suli Bey, bir ara Memluklular'la birlikte hareket ettiyse de, bir süre sonra Memluklular'a karşı cephe aldı. Memluklu'lar 1395'de Dulkadirliler'le savaşarak, Dulkadirliler'i yenilgiye uğrattılar. Suli Bey'de 1398'de öldürüldü.
1399'da Nasıreddin Mehmet Bey, Dulkadiroğulları Beyliği'nin başına getirildi. 1401'de Timur, orduları ile gelerek, Elbistan, Besni, Malatya ve Kahramanmaraş'ın bir bölümünü alarak yağmalattırdı. Timur'un gücü karşısında çaresiz kalan Dulkadirliler, Timur egemenliğini kabullenmek zorunda kaldılar. Bu arada Osmanlı şehzadeleri arasında taht kavgaları başladı. Nasıreddin Mehmet Bey, 1412 yılında Ankara'ya kadar gelerek Osmanlı Şehzadelerinden Çelebi Mehmet'e destek oldu.
Osmanlılar'ın da yardımı ile Kayseri'yi Karamanoğulları'ndan alarak Dulkadiroğulları Beyliği'ne bağladı. Nasıreddin Mehmet Bey iyice yaşlanınca 1442 yılında öldü. Yerine oğlu Süleyman Bey geçti. Süleyman Bey'in çok güzel kızı olan Siddi Hatun, Osmanlılar'ın ll. Murat devrinde oğlu Şehzade ll. Mehmet ile evlendi. II. Murat'ın annesi de Dulkadir soyundan olduğu gibi, Yavuz Sultan Selim'in annesi de aynı soydan olan Ayşe Hatun'dur. Yani Yavuz'un annesi de Kahramanmaraşlı'dır.
Osmanlı Sarayı'na Kahramanmaraşlı dört gelinin gitmesi, Osmanlılar'la Dulkadirliler arasındaki akrabalıktan dolayı Osmanlılar, Dulkadiroğulları Beyliği'ne her zaman yardımcı olmaya çalıştılar. Yavuz'un annesinin Kahramanmaraşlı oluşu, Yavuz'un da Trabzon Valisi olduğu sıralarda annesinin Trabzon'da uzun süre kalması Kahramanmaraş ile Trabzon arasındaki kardeşlik ve akrabalık duygularının da Osmanlılardan günümüze kadar süregelmiştir.
Osmanlılarla bu akrabalıktan dolayı Süleyman Bey'in 12 yıllık Saltanatı dönemi Dulkadirliler için çok sakin ve parlak geçti. Süleyman Bey ölünce yerine oğlu Melik Arslan geçti (1454).
Melik Arslan döneminde, Akkoyunlular Harput'a (Elazığ) sefer düzenlediler ve Harput'u Dulkadirliler'den almayı başardılar. Çaresizlik içinde kalan Melik Arslan Mısır'a giderek Memluklular'dan yardım talebinde bulundu. Ancak, Mısır'a vardığında kardeşi Şah Budak tarafından öldürüldü. Şah Budak'ta Dulkadir Beyliği'nin başına getirildi. Fakat yerli halk, kardeş katili bu kişiye karşı çıktılar. Büyük bir baskı sonucu Şah Budak tekrar Memluklular'a sığındı. Bu defa da Dulkadirliler'in başına Memluklular'ın emriyle Nasıreddin Bey'in oğlu Rüstem Bey, getirilmek istendi. Osmanlılar'da Şehsuvar Bey'i getirmek istediler. Dolayısı ile, Dulkadiroğulları Beyliği yüzünden Osmanlılar'la Memluk Devletinin arasındaki dostluk bozuldu.
1466'da Osmanlılar'ın emrindeki Şehsuvar Bey, Kahramanmaraş'a gelerek Dulkadir topraklarının tümünü alıp, kendine bağladı. Memluklular'a karşı da açıktan savaş ilan etti. Şehsuvar Bey zamanında parlak zaferler kazanıldı. Son olarak, Memluklular Yeşbek komutasındaki bir orduyu Şehsuvar Bey'in üzerine gönderdiler. Gaziantep yakınlarında çıkan savaşta Şehsuvar Bey yenildi ve kendisi de esir edildi.
Şehsuvar Bey Memluklular tarafından idam edilerek, Kahramanmaraş Dulkadiroğulları beyliği'nin başına da yeniden Şah Budak getirildi.
Osmanlı Imparatorluğu'da Ala üd-Devle'yi başa getirmek istediler. Osmanlı taraftarı olan Ala üd-Devle, Memluklular'a da dost görünerek, kardeşi Şah Budak'ı öldürttü ve Dulkadiroğulları tahtını ele geçirdi. Osmanlılar'ın buyruğu altında olmak kaydı ile saltanatını sürdürmeye başladı. Bu arada Akkoyunlu Devleti ile doğuda savaşa girerek Diyarbakır'ı da Dulkadiroğulları topraklarına kattı. Osmanlı Imparatorluğu'nun da yardımı ile iyice güçlenen Ala üd-Devle, bu defa da Şah Ismail üzerine yürümeye karar verdi. Bunu öğrenen Şah Ismail, erken davranarak Elbistan üzerine yürüdü. Dulkadirliler'in elinde bulunan Elbistan'ı yakıp yıktıktan sonra, başta Elbistan olmak üzere, Harput (Elazığ), Diyarbakır ve çevresini de ele geçirdi (1507). Ala üd-Devle, oğlu Sarı Kaptan komutasındaki bir orduyu Diyarbakır üzerine gönderdi. Fakat başarılı olamadı. Üstelik oğlu Sarı Kaptan yakalanarak öldürüldü.
Memluklular'ın kışkırtması sonucu, Ala üd-Devle Osmanlılar'la ilişkiyi kesti. Osmanlılar, Ala üd-Devle'nin yüz çevirmelerine çok kızdılar. Osmanlı Padişahı Yavuz Selim'in emri ile, Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı orduları Dulkadiroğulları Beyliği'nin üzerine yürüdü. Turna Dağı Savaşı sonucunda yenilgiye uğrayan Ala üd-Devle öldürüldü. Bununla birlikte dört oğlu da savaş sırasında öldürüldü (1515).
Osmanlılar'ın eline geçen Dulkadiroğulları'nın başına Ali Paşa Bey getirildi. Daha sonra da merkeze bağlanarak Zülkadriye eyaleti adı ile (Zülkadriye Genel Valiliği) Istanbul Osmanlı Sarayından gönderilen valiler tarafından idare edildi.
Kahramanmaraştan Osmanlı Sarayına Giden Gelinler:
Devlet Hatun: Dulkadirli Şaban Bey'in kızıdır. Yıldırım Bayazıt'ın eşi olup, saraya giden ilk gelin.
Emine Hatun: Dulkadirli Naşir Muhammed Bey'in kızıdır. Birinci Mehmet'in (Çelebi) eşidir.
Sitti Mükerreme Hatun: Dulkadirli Süleyman Bey'in 5 kızından en güzelidir. Ikinci Murat'ın oğlu Mehmet (Fatih) ile evlidir. Edirne Sultan Camiinde gömülüdür.
Ayşe Hatun: Gülbahar Sultan'da denilir. Ala üd-devle Bey'in kızı olup, II. Bayazıt'ın karısı ve Yavuz Sultan Selim'in annesidir.
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi:
Kahramanmaraş ve çevresi Osmanlı İmparatorluğu yönetimine kesin olarak Yavuz Sultan Selim zamanında katıldı. Yavuz Sultan Selim, öldürülen Şehsuvar Bey'in oğlu Ali Bey'i Kahramanmaraş Genel Valiliği'ne (Zülkadriye Genel Valiliği) atadı. Ali Bey Kahramanmaraş ve Elbistan yöresini iyi idare etti. Hatta, Osmanlılar'ın Mısır seferinde önemli görevler üstlendi. Ali Bey Vezir Ferhat Paşa'nın iftirası ile 1521'de idam edildi.
Kahramanmaraş bu tarihte Osmanlı Imparatorluğu'nun önemli bir vilayeti durumuna getirildi. Osmanlı Genel Valiliği olan Zülkadriye Eyaleti'ne Ayıntap, Malatya, Samsat ve Kadirli Sancakları da bağlandı.
Kahramanmaraş Osmanlılar zamanında Orta Anadolu, Suriye ve İran arasında yapılan ticaretin merkezi durumuna getirildi. Orta Anadolu'yu Akdeniz'e, Güney'i, Güneydoğu ve Doğu'ya bağlayan transit karayolu kavşağı durumuna getirildi. Kahramanmaraş'ın 1564'de nüfusu 14.000 dolayında idi. Kahramanmaraş'ta Osmanlılar döneminde 114 dükkan ve 3 han bulunuyordu. Ayrıca 2 adet büyük boyahane vardı, bu dönemde Kahramanmaraş ve çevresi en parlak dönemini yaşadı. Halk huzur içerisinde idi. Ayrıca Ticaret yollarının buradan geçmesi, Kahramanmaraş'ın alışveriş, yaşantı ve ekonomik bakımdan çok gelişmesine neden oldu.
Geçiş Dönemi:
1.Selim'in İran'a yaptığı sefer sonucunda, Doğu Bayazıtlı Beyler ile Osmanlılar arasında çıkan anlaşmazlık sona erdi. 1. Selim, İran dönüşünde beraberinde getirdiği Doğu Bayazıtlılar’ı Kahramanmaraş'a yerleştirdi. Bayazıtlılar'ın Kahramanmaraş'a gelmesiyle Dulkadiroğulları ile Bayazıtlılar arasında yer yer anlaşmazlıklar oldu. Kahramanmaraş'ın doğu kesimi Dulkadiroğulları'nın, batı kesimi de Bayazıtlılar'ın denetimi altında idi. Yıllarca süren aile kavgaları Kahramanmaraş'ın gerilemesine neden oldu. Kahramanmaraş önemli ticaret merkezlerinin kavşak noktasında olmasına rağmen XlX. yy'da önemini biraz kaybetti.
Osmanlı İmparatorluğu'na karşı çıkan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa komutasındaki Mısırlılar, Kahramanmaraş'a gelerek şehri işgal ettiler. Mısırlılar'ın işgali 19 ay sürdü. Işgal sırasında, Bayazıt'lı aile reislerinden Süleyman Bey komutasındaki Kahramanmaraşlılar, Mısırlılar'a karşı koydularsa da Mısırlılar'ın üstün gücü sayesinde teslim olmak zorunda kaldılar (1833). Mısır komutanı İbrahim Paşa'da bir yaz boyunca Kahramanmaraş bağlarında yayladı. Bundan dolayıdır ki Kahramanmaraşlıların her yıl bağa göçmeleri (hali vakti yerinde olanlar) bir gelenek halini almıştır.
1840 yılında Osmanlılarla Mısırlılar arasında antlaşma sağlandı. Antlaşma sonucu Mısırlılar Kahramanmaraş ve çevresini tamamı ile boşalttılar. Kahramanmaraşlılar bir ara ekinlerini yok eden Ceridler ve Tecirler aşiretleri ile çatıştılar. Yerli halk, bir arada şehrin kuzey kesimlerinde yerleşen Çerkezler ve Uzunyayla'da göçebe olarak hayatlarını sürdüren Avşarlar'la anlaşmazlıklara girerek şehrin ekonomik yönden az gelişmesine neden oldular.
1831 yılında Dulkadir eyaletinin adı "Maraş" olarak değiştirildi.